Levanten Forbes ailesi tarafından
1908 yılında Buca’da yaptırılan köşk
bir yıl sonra tamamıyla yanmış,
yangından bir yıl sonra bina tekrar yaptırılmıştır.
Kaynak: Vikipedi
Her anının bir rengi, bir sesi vardır; senin anılarını güzel kokularla ördüler.
Yeni yeni ağaçlar getirdiler çok uzaklardan, onlarla arkadaş oldun adlarını öğrendin bir bir. Onların hikâyesi vardı, onları dinledin rüzgârda. Elin kabuklarında gezindi. Sonra kuşları da çoğaldı ağaçların, bulutları da.
Baban Anton, taş ustasıydı. Bu köyün bütün taş evlerinde, şu İngiliz, İtalyan köşklerinde onun emeği vardı. Buraya, havası güzel olduğu için, gelip yerleşiyorlardı Levantenler. Gele çoğala bir koloni oldular sonunda.
Zeytinler, incirler, üzümler tren rayları üzerinden Alsancak limanına akıyordu. Çevre köylerden gelen tütünler, sebzeler, meyveler durur mu onlar da akıyordu raylar üzerinden, türlü türlü madenler de…
Oradan uzaklara, denizaşırı ülkelere yol alıyordu gemilerle emeğin bin bir biçimi.
Oğlundaki bu taş merakına anlam verememişti Andre. Toprakla yapılacak onca iş varken onun, taşları bir terzi gibi kesip biçmesine anlam verememişti.
Çınar ağacının altında soluklandı bir süre.
Bay Forbes kollarını sıvadı, Buca’nın hâkim bir tepesine malikânesini kondurmak için.
Usta, taşları sıvazladı; çekiç, kürek sallayanları denetledi. Bir yıla kalmadan Forbes Köşkü bitti.
Dimitri o gün babasının yanına onun zaferini, mutluluğunu görmek için gitti.
Uzaktan, at haralarının oradan, Şirinyer tarafından, bir atlı geliyordu. Dimitri, atı bu kadar ustalıkla sürenin bir genç kız olduğunu fark edince çok şaşırdı. Mağrurdu Bay Forbes, attan inen kızına “Elizabeth” diye seslendi. Elizabeth’in gözleri ışıdı.
Onu gördüğünde Dimitri, “Ah, ne güzel” dedi içinden.
Babası malikânenin son denetimlerini yapıyor, koca yapının eksiklerini gideriyordu.
Elizabeth pencereden, güneşin altında taş yontan Dimitri’ye baktı.
Güneş; çam, sedir, köknar ağaçlarının arasından Smirna’nın içine düştü.
Şimdi seni hangi rüzgâr götürür Forbes Köşkü’ne, hangi gece gizler?
Derken kenti bir gece kızıl rengiyle sardı haber, Forbeslerin köşkünü alevler sarmış. Köylüler koştular yardıma. Şömineden sıçrayan alev damlası, perdelerden Elizabeth’in eteklerine tırmanmış.
Buca Protestan Babtist Kilisesi’nin bahçesinde bir mezar kitabesi.
-Şimdi onun mezar taşında “O ölmedi fakat uyumakta.” yazıyor.
-Acıklı bir hikâye…
– (Hiçbir hikâye bizimkisi kadar acıklı değil Eli…)
-Susuyorsun?
-Dimitri kendi elleriyle yapmış onun mezar taşını.
-Ah, ne acı!..
-Derse geç kalmayalım, gidelim artık.
-Yandı dedin ama köşk duruyor hâlâ…
-Evet, köşkü yeniden inşa ettiler, bir yıl sürdü.
-Bay Forbes?
-Forbesler burada yatıyor, bu kilisenin bahçesinde.
-Demek ki kızlarını yalnız bırakamadılar.
-Mezarı neredeyse yurdu orasıdır insanın.
-Anton’un oğluna ne oldu?
– (Dimitri benim Eli, görmüyor musun? Sana dokunamayan işçi ellerimi, bakamayan Doğulu gözlerimi görmüyor musun?)
-Sustun?
-Dinle, tarla kuşu ötüyor.
Ümit Yıldırım