Yaz sabahları ne kadar serin olsa dahi bu kadar da sıcak olur. Öğlen oldumu insan kaçacak yer arar. Hem serin hem de havadar olmalı. Antakya bu konuda da zengin şehirlerimizden biridir. Bu Ağustos gün için ilginç bir rotamız var. Antakya’nın sırtını yasladığı dağlardan Amanosların zirvesine çıkacağız.
Kisecik Köyünü geçip dağ yoluna tırmanmaya başlayınca bu kez solda, dere kenarında, başka bir piknik alanı ile karşılaşıyoruz. Aracımızdan inip etrafı turladıktan sonra yolumuza devam ediyoruz. Dik yokuşlara alışmayan aracımız ilk yokuşta teklemeye başlar. Biraz korktuk tabi henüz yolun başındayız. Vitesi üç iki derken bazen bire kadar indiğimiz oldu. Bizi sollayan inşaat makinelerini taşıyan araçları görünce anladık ki sorun bizim aracımızdadır. Yollar kıvrım kıvrım dönerken yandan baktığımızda uçurumlar ve ormanlıklar güzel bir görüntü sergiliyor. Ormanın kokusunu içimize çekerken buralara gelmekle ne kadar iyi ettiğimizi anladık.
Uygun bir yer bulup mola verelim dedik. Aracımızı sağa çekip araçtan inerken ne kadar yükseklere çıktığımızı daha iyi anladık. Geriye dönüp baktığımızda Antakya hayli uzakta kalmış, görünmüyor bile. Yaklaşık yolu yarılamışız. Antakya’dan gördüğümüz Amanosların en tepesinde duran NATO radar binası var. Oraya ulaşmaya çalışıyoruz. Tabi bu arada aracımız da dinleniyor. Zira zar zor çıkabildi buraya kadar. Yola devam ederken çevrenin doğal güzelliğini keyifle izliyoruz. Havalar yavaş yavaş serinlemeye başladı. Yol kısalıyor ama biz bitsin istemiyoruz.
Hava güzel, temiz, serin… Mis gibi orman kokusu ve bulutlara dokunacak kadar yakınız. Parke yolu başlıyor. Bu da sanırım radara yaklaştığımızın göstergesi olsa gerek. İnşaat makineleri daha sık görülmeğe başladı. Radara hayli yaklaştık. Biraz daha yol alınca yolu bitirmeye karar verdik. Zira elimizdeki fotoğraf makineleri ile radar nöbetçilerine yakalanmak istemiyoruz. Kayıt yapıldığı için zor duruma düşmektense yakalanmamanın daha doğru olacağına karar kıldık. Uygun bir yer bulup kenara çektik.
Yükseklerde olmak çok güzel, müthiş bir duygu. Derler ya bıraksan uçacağım, birkaç adımla Antakya’ya varacağım. Öyle zor ifade edilebilen bir duygu. Anlatılmaz yaşanır gibi. Bulutlar yakınımızda, hava hayli serin, üşümüyoruz ama terlemiyoruz da. Tatlı bir serinlik var. Geldiğimize değdi tabi. Çevreyi dolaşıp seyretmeye başladık. Antakya çok uzağımızda. Geldiğimiz güzergâhın yol kıvrımları güzel şekil oluşturuyor. Bazı yerlerde bulutların içine girmiş. Oturdun mu kalkmak istemiyorsun. Etrafı seyrederken dalıp gidiyorsun hayallerindeki dünyaya. Deşarj olmak için ideal yerlerden biri olsa gerek.
Yavaş yavaş dönüş vakti. Yaşamda başlayan her şeyin sonu olduğu gibi bu eşsiz günümüzün de sonuna geldik. Aracımıza binip dönüş yoluna girerken aklımız orada kalıyor. Ayrılmak istemiyoruz. Belki de rüyadan uyanmak istemiyoruz. Mutlulukların çoğu rüyamızda olduğu gibi…
Yazı ve Fotoğraflar Mehmet Oflazoğlu Ağustos 2011