…Çocukların hüzünlü şarkıları yoktur.
Canan Sağar
Müzik nedir? Dinlemek mi, söylemek mi? Hissetmek mi, duyguların coşkusu mu? Müziği kim yapar, kim çalar, kim söyler, kim dinler? Müzisyenler, nereden gelir nereye gider, toplumun içindeki yeri ve değeri neden coğrafyalara göre değişir? Dil bilgisi midir? Dil bilmeden müzik bilinebilir mi? Kültür müdür, kültürsüzlük mü? Sizlere, müzikle ilgili çeşitli konularda yazı yazacağım bu sitede, böyle bir başlık ile “merhaba” demek istedim. Şüphesiz ki müzik nedir sorusunun tek bir cevabı yok, insanın yazdıkça yazabileceği geniş kapsamlı bir konu bu; armoni, ifade, ses, enstrüman, melodi, ritim, kendini ifade etme, iletişim kurma, rahatlık, ferahlık, mutluluk, hissiyat gibi bir çok teknik ve duygu literatürünü içinde barındırır. Pekala. Müzik sizin için nedir?
Müzik sosyolojik, psikolojik ve bireysel anlamda hayatlarımızda büyük etkendir. Müzik; fikir, motivasyon ve kimliktir, ideolojidir, duruştur, direnmektir. Hayatın zorluklarıyla baş edilen zamanlarda güçtür, kuvvettir. Yaşadığımız çağda “hobi” edinme adında insanları sanata yönlendirmek, sağlıklı bireyler ve bununla birlikte sağlıklı toplumlar yetiştirmek için vardır. Uzmanlar da böyle söyler. Nitekim, en az kriminal suçlular sanatçılardır.
Müzik sözcüğü Fransızca “musique” sözcüğünden dilimize ve hatta bütün dillere geçmiştir. Mitolojide “Mus veya Mousa” sözcüğü sanat tanrıçası, ilham perisi, “ique” eki ise, aidiyet bildiren anlamdadır. Bu iki sözün birleşimi ile bu kelime ortaya çıkmıştır. Sözcüklerin bağlantıları ve kökleri gibi insanlar da müzikle bağlantı ve bağlar kurar, böylece stresten uzaklaşır, günlük hayata dair yapacaklarına motivasyon sağlar ve -bazen duyduklarının bilincinde olmasa bile- her yerde müziğin sesini duyarlar. Müzik, muhakkak ki insanları yakınlaştırır, iyi hissettirir ve iyi hissettirdiği gibi kötü duyguları da müzik dinleyerek, sevdiğimiz şarkıları söyleyerek atmamızı sağlar. Yani, bazen dost, bazen de keder ortağıdır. Her insanın müzikle ilişkisi farklıdır. Örneğin; çocuklar alkışla şarkılar söyleyerek oynadıkları oyunlarda mutlu olurlar, kahkaha atarlar, çünkü ritmin coşkusu iyi hissettirir. Müzik çocuklar için oyundur. Çocukların hüzünlü şarkıları yoktur. Yani, müzikte her zaman anlam aramak ve müziğe sürekli anlam yüklemek müthiş yanlış ve yanıltıcıdır. Müzik andır, anılardır.
Yaşar Kemal, müziğin her yerde ve her şeyde olduğunu şu sözleriyle anlatmıştır;
“Bir türkü duyulur… Gecede başka türlü, gündüzde başka türlüdür. Çocuk söylerse başka tatta, kadın söylerse… Genç söylerse başka türlü olur, yaşlı söylerse… Dağda söylenirse başka, ovada, ormanda, denizde başka türlüdür. Hep ayrı ayrı tattadır. Sabahleyin başka, öğle, ikindin, akşamlayın başkadır.”
Müziği dilden ayıramayız. Dil bilmeden müziği bilmek ve anlamak güçleşir, icra etmek ise başlı başına apayrı mesele. Bazen bilmediğimiz dillerde müzikler dinleyebiliriz, hoşumuza da gidebilir, hatta duygusunu bile hissettirir fakat eninde sonunda ana dilimizdeki şarkılara döner, onlara sığınırız. Özellikle sözlü müzikte bu durum büyük pay taşır, sözsüz müzik bu bağlamda daha özgürdür.
Müzik hakkında epey analizler yapıldı, kalın ciltli kitaplarda farklı konular ele alındı -burada bu detaylara girmek yersiz olur- ve bu analizlerden yola çıkacak olursak günümüz koşullarında müziği teknolojiden ayrı tutmak mümkün değil. Çünkü hızla değişen çağımızda müzik de teknolojiyle birlikte hızla değişmekte. Bu gelişmelerle birlikte bir takım insan eliyle yapılan işler teknolojik aletlerle yapılmaya başlandı; müzisyenler işsiz kaldı, o işler yok oldu ve el emeği teknoloji “emeğine” dönüştü. Bu bağlamda önemli bir nokta daha var ki teknolojinin gelişimiyle sanatçı ve ünlü kavramları birbirine karıştı, şarkıcıda ses var mı yok mu önemsenmez ve bilinmez oldu, çünkü öyle cihazlar üretildi ki sesleri bile düzeltti, ünlü olunca şarkıcı olmak da kolay oldu. Üstelik kadınlar ve erkekler tek tipleştirildi, sesten ziyade fiziki şovlarla piyasaya sunuldu. Büyük çoğunluk bu akımın içinde yer aldı. Kendileri için hazırlanan paketi biliyorlardı ve ne yazık ki bireysel rahatlıkları için tüketim tehlikesini görmezden gelerek bu yozlaşmaya destek oldular.
Gelelim bir başka mevzuya, müzik en çok “halkındır” ya da halk için yapılmalıdır tartışma konusuna. Sizce bu sorunun cevabı nedir? Müzik neden halk içindir? Belki de değildir, dinleyici için olduğunu söyleyebilir miyiz, bu bir estetik yaratabilir veya paylaşım adına güzellik, fakat bu bireyin tercihidir, yani müzisyenin ereği, duruşu ve sunduğu müzik bu sorunun cevabını belirler, kesin bir yargı doğru değildir. Bu tartışma bireysellikten toplumculuğa uzar gider, oysa tek bir gerçek vardır, bu da tercihlerdir. Müzik; bireyler ve toplumlar içindir. İnsanlar ve toplumların, müzisyenlerden, dinledikleri ve sevdikleri müzik icracılarından beklentileri vardır. Kolay eleştirir, çabuk sever, hatta -çok tehlikeli bir duygu hali olsa da- ona tapar fakat fikir ayrılığı yaşadığı anda gözden düşürür, kalbinde de bitirir. Böyle ince bir çizgi vardır dinleyici ile sanatçı arasında. Tüketim çağının handikapı da bu değil midir? Kolay sevmek, kolay tüketmek.
Şüphesiz ki müzik kimsenin tekelinde değildir. Popüler dünyada bu böyle olmasa da kalıcı olan üretimler kuşaklar boyu belli olmuştur. Tüketim çağında yaşıyor olmamız üretimin popülizmle kaybolacağı anlamına gelmiyor, her çağ kendi içinde asıl olanı geleceğe taşıyor, yine kalacak olan eserler bilgiyle, emekle ve duyguyla akıtılan eserler oluyor. Çünkü doğanın bir döngüsü var, onu yıkmaya insanın dahi gücü yetmiyor. İnsanlar asırlar boyu yörelerinin, ülkelerinin, köylerinin şarkılarını dilden dile taşıyarak, kültürlerini her türlü koşullara rağmen yaşayarak ve zenginleştirerek, sanatın kültürler içindeki vazgeçilmez yerini göstermişlerdir.
Müzik başka nedir? Müzik kolektif olmaktır. Paylaşmak bölüşmektir. Ülke siyasetinden halk konserlerine, binleri, milyonları bir araya getirip hep bir ağızdan şarkılar söyletecek, ortak coşkuyu yaşatacak güçtedir. Sade yetenek değil, emek ve akıl işidir. Bir enstrümanı hakkıyla çalabilmek için bir ömür verenler vardır, bahsettiğim kişiler elbette üç akor bilip enstrüman çaldığını düşünenler değildir.
Müzik sınıftır, sınıflara göre tarz, bilinç değişir. Bireysel eylemdir, her gün tekrarlanan. Kapitalist toplumlarda müzik büyük şirketlerin eline geçmiştir, metalaşmıştır. Bize sunulduğu kadarıyla “sanatçı”ları tanır ve severiz, bir kültürü bir dili temsil ettiğini yine bize sunulduğu ölçüde biliriz. Yani, her zaman görünenler samimi olmayabilir, çünkü büyük güçlerin yönlendirdiği bir piyasadır. Öyle ki, sistemler halkları böldü, piyasacılar da müziği; sanatçıları dillere ayırdılar, müziği de tarzlara. İnsanların bilinci öyle sınırlanmış ki; “O Türkçe, bu Kürtçe” söylüyor, “ben Ermenice söylüyorum”, “şu da pop söylüyor, tu tu tu” gibi cümlelerden öteye gidemez olmuşlar. Sanatçılar da gruplar halinde yaşar oldu. Mamafih müzik elbette dildir, coğrafyadır. Bu yüzden çoğu zamanda anadilde icra edilir, çok az sayıda insan anadili olmayan dilde şarkı söyler, bu da çoğu zaman endüstrinin isteği üzerine pazarlama tekniğidir. Adorno bu durumu şu sözleriyle net ifade eder; “Müziğin toplumsal süreçte üstlendiği rol tamamen bir meta rolüdür; değeri, piyasadaki değeridir… Kapitalist süreç müzik üretimi ve tüketimini tamamıyla içine çekince, müzikle insanlar arasındaki yabancılaşma da tamamına ermiştir. (Adorno, Müzik Yazıları, s. 48).
Gelelim müziğin başka alanlarına… müzik performanstır, performans paylaşmaktır. Müzik bu bağlamda dinleyici ile müzisyeni bir araya getirir, müzisyenin de ihtiyacı olan budur, buradan beslenir ve üretmeye devam edebilir. Performansın da zorlukları vardır. Özellikle önceden icra edilmiş bir eseri yeniden uyarlayacaksa dikkat etmelidir, dinleyiciye doğru biçimde sunmadığı takdirde tepkiye yol açabiliyor ve yukarıda da belirttiğim gibi pamuk ipliğine bağlı dinleyici ve sanatçı ilişkisini bitirebilir.
Sonuç olarak müzik her yerde ve her şeydedir. Müziğin olduğu yere göre rengi değişir, bir yerin de içinde müzik varsa o yer de müziğe göre değişir. Müzik insanı da değiştirir. Dinlediğiniz müzik tarzı ve sanatçılar önemlidir. Çünkü insanlara sunulan her müzik geliştirici değildir. Sözün özü, hayatlarınızdan müziği eksik etmeyin, her gün bir kaç müzik dinlemekten, şarkı söylemekten, dans etmekten vazgeçmeyin. Müzik şifadır, şifasız kalmayın.