Selahattin Ülkümen,14.Ocak.1914’de Antakya’da doğdu. Babası Ziraat Bankası müdürlerinden İdris Antabi Ülkümen, Annesi Antakya eşrafından Katipzade Cemal Bey’in kızı, Nazime Ülkümen’dir. S.B.F.’ni (o zamanki Mülkiye) bitirdikten sonra, Dışişleri Bakanlığı sınavını kazanarak, diplomasi mesleğine girdi. Rodos, Bern, Roma, Prag, Oslo ve Kahire’de görevde bulundu. Büyükelçilik derecesinde RCD Antlaşması Genel Sekreter yardımcılığı’ndan emekli oldu. 2003 yılında İstanbul’da yaşama veda etti.
Türk Konsolosu Selahattin Ülkümen Rodos’ta
Selahattin Ülkümen,2.Dünya savaşı sürerken, İtalya’ya bağlı ama Alman’lar tarafından havadan ve denizden kuşatılmış, kıyıları mayınlanmış bir Akdeniz adası olan Rodos’un Türkiye Konsolosluğuna atanır. Eşi ile birlikte, hayli uzun, zorlu ve maceralı bir yolculuk yaparak 25.Ocak.1943’te Rodos’a varırlar.
O sıralarda, Rodos’ta bulunan İtalyan askerleri, müttefik oldukları halde, Alman askerleri tarafından tutuklanmak istenmişti. Bunun üzerine, Rodos’taki 39 Türk kayıkçısı, İtalyan askerlerini Anadolu kıyılarına kaçırmışlar, bu nedenle, kayıkları ellerinden alınarak, kurşuna dizilmek üzere tutuklanmışlardı. Selahattin Ülkümen, Oniki Ada’nın Askeri Valisi Alman General’ine giderek masum Türk kayıkçılarını kurşuna dizilmekten kurtarmıştır.(1)
Türkiye’nin Rodos Konsolosluğu,18.Şubat.1944 günü iki Alman uçağı tarafından bombalanır. Konsolosluk binası ağır hasar görür. Hasan ve Hüseyin adlarındaki görevli Türk Kavaslar
parçalanarak hayatlarını kaybederler. Ülkümen bacağından yaralanır. Eşi Mihrinnisa Hanım ve oda hizmetçisi ağır olarak yaralanarak hastaneye kaldırılırlar. Mihrinnisa hanım aldığı yaraların tesiriyle, doğumunun ardından yaşamını yitirir.(2)
20.Temmuz.1944 günü Alman İşgal kuvvetleri, Rodos Adası’nda yaşayan 1727 Yahudi’yi Auschwitz ölüm kampına göndermek üzere toplarlar. Sabahattin Ülkümen, Alman İşgal kuvvetleri Komutanı Kleemann’a giderek, fiilen tarafsız ülke olan T.C. vatandaşlarının ve ailelerinin tutuklanamayacaklarını bildirir ve 42 Yahudi’yi ölümden kurtarır. Rodos Yahudi Cemaati’nden ihtiyar, hasta ve felçli olan 12 kişi ile, Ülkümen’in kurtardığı 42’si dışındaki,1673 Yahudi gemilerle ölüm kampı Auschwitz’e gönderilir. Auschwitz’e gidenlerin ancak 150 kadarı ölümden kurtulabilmişlerdir.(3) Selahattin Ülkümen,2.Ağustos.1944’te Türkiye ile Almanya arasındaki diplomatik ilişkiler kesilince, Almanya’da enterne edilmek üzere, Alman işgali altındaki Atina’nın Pire Limanı’na götürülür.(4)
“Uluslararası Dürüst” Payesi Verilen Tek Türk: Selahattin Ülkümen
26.Haziran 1990 günü,500.Yıl Vakfı’nın girişimleriyle,1944 yılında Rodos Başkonsolosu olan
Selahattin Ülkümen’e,42 Yahudi’yi Nazi Almanya’sının amansız pençesinden kurtardığı için
Kudüs’te, Yad Vashem (Holokost Kurbanlarını ve Kahramanlarını Hatırlama Kurumu) tarafından “Yahudi hayatını kurtaran Yahudi olmayanlara” verilen H a s s i d U m o t H a’ o l a m/ “Righteous Gentile” (Uluslararası Dürüst) nişanı verildi.(5)
17.Aralık.1990 günü Türkiye Hahambaşılığı binasında düzenlenen bir tören ile kendisine şükran plaketi verildi. Plaketin içeriği şöyleydi: “Nazi kıyım döneminde Türk asıllı Musevi Cemaati mensuplarını ölümden kurtarmakla gösterdiği insancıl ve üstün gayretlere minnet ve şükran hislerimizin anısı olarak dönemin Rodos Başkonsolosu
Selahattin Ülkümen’e saygı ve sevgilerimizi sunuyoruz.”
Rodos Yahudi Cemaati,2.Dünya savaşı sırasında kendi yaşamını tehlikeye atarak 42 Yahudi’yi Naziler ‘den kurtaran, Türkiye’nin Rodos Başkonsolosu Selahattin Ülkümen’in anısına 24.Temmuz.2008 günü bir tören düzenledi.(7)
Türk Schindler’i Rodos’ta Anıldı: 2.Dünya Savaşı sırasında 42 Yahudi’yi ölümden kurtaran Başkonsolos Selahattin Ülkümen anısına Rodos’ta gerçekleşen törene A.B.D, İtalya, Güney Afrika, Arjantin ve Belçika’dan gelen Yahudi ailesi katıldı. Törende Selahattin Ülkümen için hazırlanan şükran plaketi, Yunanistan Yahudi’leri Merkez Konseyi Başkanı Moisis Constantinis tarafından oğlu Mehmet Ülkümen’e verildi. Mehmet Ülkümen yaptığı konuşmada “Babam bir insan olarak, insanları kurtarmak görevini yerine getirdi dedi. Törene katılan Holokost kurtulanlarından Sami Modiano “Selahattin Ülkümen’in Alman Generali ile uzun tartışmalarının görüntüsü hala gözlerimin önünde capcanlı dedi.” (8)
2.Dünya Savaşı’nda Yahudileri ölümden kurtaran İsveçli Diplomat Raoul Wallenberg anısına kurulmuş vakıf, Yahudileri kurtaran diplomatları ortaya çıkarmayı ve onurlandırılmalarını sağlamayı amaçlıyor. Elli yıllık geçmişi olan İsrail’deki Türkiyeliler Birliği, Türkiye’den göç etmiş Yahudilerin kurduğu bir vakıf. (Not:1997 yılı Kasım’ında gittiğim İsrail’in Bat-Yam Kent’inde, Türkiyeliler Birliği’ne yaptığım ziyarette çalışmalarını yerinde görmüş ve düzenlenen resepsiyonda, yaşadıklarımdan ve söyleşilerden çok mutluluk duyduğumu belirtmek isterim.
Hedef; Türk Diplomatlarını Dünya’ya Tanıtmak:
Türkiyeliler Birliği Başkanı Momo Uzsinay Şalom’dan Nelly Barokas ile yapılan söyleşide özetle:”Sağlığında Yad Vaşem tarafından onurlandırılan Başkonsolos Selahattin Ülkümen dışında başka Türk Diplomatlarının da hayatlarını tehlikeye artarak Yahudileri kurtardığı biliniyor… Yad vaşem Müzesi’nin en önemli kriteri 3 canlı şahit olmasıdır. Kurtaran tarafından doğrudan kurtarılmış ve bunu yaparken yaşamını tehlikeye atmış olmalıdır.”(9)
Soykırım Anıları Araştırılıyor: Wallenberg Vakfı araştırmacılarından Daniel Rainer;
2.Dünya savaşı sırasında Yahudi’leri kurtaranları dünyaya tanıtmayı amaçladıklarını belirtti.
İsrail’deki Yad Vasem (Soykırım Anıt ve Müzesi) yönetiminin, Yahudi’leri kurtaran Türklerden sadece Diplomat Selahattin Ülkümen’i onurlandırdığını anlatan Rainer, Yad Vasem’in araştırmalarını kendisinin yapmadığını, ancak getirilen belgeleri inceleyerek, harekete geçtiğini anlattı…
Vakıf o dönemde Türk Diplomatlarının yardımlarıyla kurtulmuş kişiler veya aileleri varsa bunlarla ilgili olan herkese çağrı yapıyor. Konuyla ilgili bilgisi olanların yazması için de adresi veriyor.
Şalomdan, Ester Yannier’in “Palyaço Ve Führer” yazısından:…YSK (Yıldırım Spor Klübü) gençlerinden Tania Bahar etkinliğin önemli bir bölümünü oluşturan ve Kudüs Yad Vaşem Müzesi’nden getirilen Besa sergisi hakkındaki konuşmasında “Yad Vaşem Müzesi’ne girdiğinizde,müze binasına varana kadar sizlere ağaçlar eşlik eder.Bunların bir kısmı artık iyice boylanmış,büyümüş;bir kısmı ise hala fidan görünümündedir.Bu ağaçlar estetik bir güzellik adına dikilmemiştir oraya…bu ağaçlarında simgesel bir anlamı vardır…bu ağaçlarla oksijeni,nefes almayı ve hayatı anlattığı kadar devamlılığı,çoğalmayı,dinginliği,saygıyı ve erdemi anlatır.Buradaki her ağacın aslında bir ismi vardır; …Selahattin Ülkümen…”(10)
(Burada birçok isim sayılıyor, Oskar Schindler’in ismi yok. Zaten kriterlere de uygun işler yapmamış. Yazı başlığı bana ait değil.”Türk Schindleri” Selahattin Ülkümen için yazılan birçok yazıda başlık olarak kullanılmış. Romanlarda veya filmlerde “Alman Ülkümen’i Oskar Schindler” olarak kullanılması gerektiği kanısındayım.
Dürüstlerden biri içimizde: Selahattin Ülkümen onurlandırıldı(*)
Daha sonra “Uluslararası Dürüstler Yolu”na gidilerek Selahattin Ülkümen adını gelecek nesillere taşıyacak plaket açıldı ve simgesel hünna ağacı bizzat Ülkümen tarafından dikildi.”Artık sık sık ağacımı sulamaya ve büyümesini izlemeye gelirim” diyen Selahattin Ülkümen’in tatlı heyecanı gözlerinden okunuyordu.
Hakkı Bilen – Ekim 2011
“Dinler arası hoşgörüyü yayma amaçlı bir İngiliz Kuruluşu olan “Faith Matters” yeni bir çalışmasını yayınladı. “Müslüman Dürüstlerin Rolü”konulu bu yayın bana, tanıma şansını ve gururunu duyduğum Rahmetli Selahattin Ülkümen’i çağrıştırdı bir kez daha… Onu saygıyla anmak gayesiyle bu satırları kaleme alıyorum…”
24 TEMMUZ 1944…RODOS
1943-44 yılları arasında Türkiye’nin Rodos Konsolosu olan Sn. Ülkümen, yaşamı pahasına 42 Yahudiyi Nazilerin elinden kurtarmayı başarmıştır. Kaleme aldığı “Bilinmeyen Yönleriyle Bir Dönemin Dışişleri” adlı biyografik çalışması, kendi imzası ile kütüphanemin baş köşesinde yerini alalı bir hayli oldu.… Canım arkadaşım Vahide sayesinde onu tanıma olanağını buldum çok kısa bir süreliğine de olsa.
Vahide Rahmetli Ülkümen’in bir yakınıydı ve birçok davette ona eşlik etti. Onlardan biri de, Yahudilerin İspanya’dan kovulmalarının 500. Yılı Kutlamaları oldu. Bu vesileyle verilen resepsiyonda Selahattin Ülkümen Şeref Konuğuydu ve Vahide onun yanındaydı.
Arkadaşımın zaman, zaman anlattıkları ve diğer bilgilerime dayanarak, önemli bir başka olayı nakletmek isterim. Israil’deki “YAD VASHEM” Soykırımı Anma Müzesinde gerçekleşen ve Ülkümen’in “Righteous Among the Nations” payesiyle onurlandırıldığı tarihi seremoniyi de basından önce, Vahide’den duydum …
Şimdi daha gerilere, Rodos’a gidelim. Naziler, Türkiye’nin savaşa girmemesi için her yola başvurmaya kararlıydı. Bu aşamada Sn. Ülkümen’e kulak verelim: “…Şubat 1944 başından itibaren Alman uçakları, korkunç gürültü ve ıslıklar çıkararak Konsolosluğun çatısına sürünürcesine alçaktan uçuyorlardı… 18 Şubat 1944 Cumartesi… Büromdaydım. Saat 14 sularında bir alarm sesi duydum… Bir anda büyük bir patlama ve arkasından bir toz bulutu yükseldi. Kendimi yerde buldum, sol bacağım kanıyordu… Aradan beş dakika geçince, Konsolosluk tarafına baktım. Bina yok olmuştu… “
Bu arada, Sn. Ülkümen henüz şaşkın, bir yandan kanayan bacağını sarmaya, diğer yandan, toparlanmaya çalışıyor… Derken, binanın enkazından eşinin ve ona destek olmaya çalışan yardımcıyı görüyor. İkiside kanlar içinde, ağır yaralı… Onları bir taksiye bindirip hastaneye götürüyor… Konsolosluk ise, tamamen bir enkaz yığınına dönüşmüştü… Bir süre sonra, eşini ve oda hizmetçisini hastaneden alan Selahattin Bey, onlarla birlikte, bir başka binaya, uzak ve ıssız bir villaya yerleşmişler.
Bombardımanda iki Konsolosluk görevlisi feci şekilde can verdi. Mihrinnisa Hanımefendi bebek bekliyordu. Oğlu Mehmet’i dünyaya getirdikten sonra, ne yazık ki Mihrinnisa Hanım, aldığı yaraların tesiriyle, 6 ay geçmeden, 18 Şubat günü vefat etti.
1944 19 Temmuz’da, Rodos’un Alman Kumandanı, tüm Yahudi erkeklerin X…de toplanmalarını talep eden bir bildiri yayınladı. Ellerinden belgeleri alındıktan sonra, bu adamlar uyduruk bir gerekçe ile hapsedildiler. Sözüm ona, bu durumun geçici olduğu, aslında bu adamların Atina’ya gönderilecekleri rivayetini yaydılar. Bu zavallı Yahudiler, yaşamlarının pamuk ipliğine bağlı olduğunun bilincinde bile değillerdi. Ne var ki durumun vahametini kavrayan biri vardı: Selahattin Ülkümen…
O, bu yolculuğun, aşağı yukarı, 2.000 Yahudinin “Son Yolculuğu” olacağı bilincindeydi. Kumandan Kleeman’la yaptığı görüşmede, Türk vatandaşı Yahudilerin tutuklanmasını şiddetle protesto etti. Büyük bir cesaretle ve ısrarla mantıki argümanını empoze etti: “Tarafsızlığını korumuş olan Türkiye, bu savaşın bir parçası değildi. Dolayısıyla, hiçbir Türk vatandaşı tutuklanamazdı…”. Bu suretle, 42 Yahudiyi, Auschwitz cehenneminden kurtarabilme dirayetini gösterdi.
24 TEMMUZ 1944… 4 Asır boyunca Rodos’ta yaşamış bir toplumun, 1673 üyesi Ölüm Kampına gönderildi. Ancak 15i hayatta kalabildi. Bir kez daha Sn. Ülkümen’in sözleri: “…39 Türk kayıkçının infazını ve 42 Türk Yahudi’sinin son yolculuklarına gönderilmelerini engelleyebildim. Benim bu vatandaşlarım, her vesileyle minnetlerini ifade etmekten geri kalmıyorlar… Savaşı izleyen yıllarda bu minnet ve sevgi duyguları benim için, dikenli profesyonel yıllarımın en büyük manevi ödülü olmuştur…”.
Hayatta olduğu süre boyunca, Türkiye Musevi Cemaati’nin ileri gelenleri Sn. Ülkümen’le temasta olmuşlar, sağlığı ile yakından ilgilenmişler ya da, Balat’taki Or-Ahayim Hastanesinde, ona her zaman gereken ihtimamı göstermişlerdir. Daha sonraları, Ülkümen’in yerleştiği Etiler’deki “Huzur Evi”nde de sık, sık onu ziyaret etmişlerdir. Selahattin Ülkümen, 7 Haziran 2003 te vefat ettiğinde 89 yaşındaydı.
24 Temmuz 2008 günü, Rodos Yahudi Cemaati, tertiplediği anma töreninde, Ülkümen’in anısına yaptırdıkları Anıt’la, ona olan minnetlerini yinelediler. Ne acıdır ki, o günlerde bu duygusal olay basına pek aksetmemiş gibi. Son derece mutevazi bir insan olan Rahmetli Ülkümen, yaptıklarının sadece “Vicdanının sesini duymak” tan ibaret olduğunu ifade etmekle yetindi hep… Nur içinde yatsın, Amin…
Coya Delevi – İstanbul-21 Temmuz 2010