Karış karış geziyoruz güzel ülkemizi. Gittiğimiz her şehirde farklı bir güzellikle, farklı özelliklerle karşılaşıyoruz. Şimdiye kadar çekim yaptığımız şehirlerde onlarca insan ve onlarca kültür ile tanıştık. Gittiğimiz her yerde yeni şeyler öğrendik ya da bilgilerimizi tazeledik. Adı üstünde, programımızın adı: Müzik ve Yol… Yollar insanları birbirlerine yakınlaştırır. Müzik ise yakınlaşan insanları görünmez bir bağla birbirine bağlar. Bunu yaparken de yörenin kültürüyle yoğurur. Gittiğimiz her yerde bu böyle oldu. Ayrılırken insanların sıcaklığını ve sevgilerini yanımıza alarak döndük yaşadığımız şehre. Bir sabah program çekim planı yaparken, hangi şehre gidip ne çekeceğimizi konuşurken, istedik ki Türkiye mozaiğini anlatabileceğimiz bir bölüm çekelim.
Peki, neresiydi bu şehir? Neresi olmalıydı? Elimizde birkaç alternatif vardı ancak, istediğimiz tek bir yerde mevcuttu. Ortak karar o anda verildi. Çekim yapılacak şehir belirlenmişti. Hatay… Hazırlıklar tamamlandıktan sonra yola çıktık. Hatay’a ulaştığımız ilk andan itibaren verdiğimiz kararın ne kadar yerinde olduğunu hissetmeye başladık. Yakınından geçtiğimiz bir camide ezan okunurken, hemen ilerisindeki kilisenin çanı, akşam duasının haberini veriyordu…
Ve bu insanların her dine ait ilahileri söylediğini… En ufak bir ayrım yapmadan; “Sen şusun, ben buyum, ben senden üstünüm.”demeden, sen ben demeyip, biz demesini öğrenen ve öğreten insanları… Barışı ve hoşgörüyü iliklerinizde hissedeceğiniz bir yer… Bu kadar mı? Hayır. Elbette daha çok var. Zamr derler üflemeli bir çalgı var. Üflendiğinde arı sesine benzer bir ses çıkarttığı için Arapça’da Arı anlamına gelen Zamr adı verilmiş bu çalgıya. Türkçe adı da Argun. Kore Gazisi seksen üç yaşındaki Selim Aslanyürek adındaki belki de son temsilcisi tarafından yaşatılmaya devam ediliyor. Yani kültüre saygı da var Hatay’da. Gelenekleri devam ettirme alışkanlığı….
Bitti mi zannediyorsunuz? Sizce bitti mi? Cevap doğru, bitmedi. Yaptığımız çekimleri boyunca insanların yaklaşımı da bir farklıydı. Öyle İstanbul’dan geldiğimiz için değil, tamamen samimi ve sıcak duygularla yaklaştı herkes ve buyur etti bazen dükkânına bazen aşına… En iyi şekilde ağırlamak için elinden ne geliyorsa yaptılar bizler için. Ve inanın bu ilgiden tüm ekip o kadar hoşnut kalmıştık ki. Hatta utandığımız anlar bile oldu. Sanki onlar için Tanrı Misafiri’nden öteydik. İşte o anlar utandığımız anlardı. Fark ettirmemeye çalıştık. Başaramamışız ki bize biraz sitem ettiler. “Biz her gelene böyleyiz.” dediler. Ve Hatay’ın yemekleri… Çeşit çeşit kültürün çeşit çeşit yemekleri…
Her biri birbirinden leziz, her biri birbirinden keyifli yöresel yemeklerini tattık. Yemeği tamamlayan Künefe ve üzerine içilen kahveler… Hatay başka bir yer. Yaşanılası bir yer. Kaldığımız dört gün boyunca, her gün bir başka özelliğine açtık gözümüzü. Her günümüz ayrı bir güzellikte geçti. Ve dördüncü günün sonunda çekimlerimizi tamamlamıştık. Yol hazırlıklarını tamamlayıp, yeni tanışmış olmamıza rağmen dost olduğumuz insanlarla vedalaşıp İstanbul’a dönüş için yollara düştük. Aklımızda Hatay’da geçirdiğimiz güzel anlar, yüreğimizde dostlarımızın sevgilerinin sıcaklığı ve damağımızda Hatay’ın lezzetleriyle İstanbul’a yaklaştığımız her dakikada tüm ekibin ortak bir cümleyi içinden tekrarladığı kesindi: Hatay, medeniyetler şehri; tekrar görüşene dek hoşça kal…
Müzik Ve Yol Ekibi – Tahsin Lale – Ocak 2012