Ertesi sabah yaşam biçimi fotoğraf olan insanların düşünme tarzını irdeledim sabah kahvemi yudumlarken. Bir gün Sabit Hoca ile sohbet ederken bana ters ışıktasın yüzünü görmekte zorlanıyorum demişti. Bunu sokaktaki insan ve ya başka bir sanat ile ilgilenen kişiler farklı ifade edebilecekken Sabit Hocam bir rahatsızlığı bile dile getirirken fotoğrafik terim kullanıp benim ideal ışık alacak bir yere konumlanmamı rica etmişti. Neden böyle olmuştuk(m) ? Anlatım dili olarak bizler fotoğrafı seçerken gerçek yaşantımızda kullandığımız dilimiz de, kendi kendimize düşünürken de fotoğrafik anlatımın etkisindeydik. Bunu kötü bir şey olarak söyleyip yakınmıyorum yanlış anlaşılmasın sakın…
Bedenin makine üzerindeki hâkimiyeti, makinenin zihin üzerindeki hâkimiyeti… Fotoğrafçı bir insan nasıl düşünür? Bu sorudan önce neden fotoğraf çekeriz sorusunu yanıtlamak gerek zannımca. Fotoğrafın bir belge amacı evvel ezel vardı. En kötü ihtimalle ben bunu gördüm diyebilme şansı vermekte etrafımıza. Ben bunu gördüm düşüncesi de çok masum değil, onu çekerken bile daha ideal nasıl gösteririm kaygısı güderiz. Işığı, kadrajdaki oranı ve yeri, bakış yönü, yüksekliği gibi kaygılar ile çekilen fotoğraf nasıl olabilir de “oradan geçiyordum kafamı bir çevirdim aaa ne göreyim karşıma bu çıktı” dakik kadar masum olabilir?
Belge niteliğinden başka güzelleme amacı içerebilir. Mesela bir insanı olduğu gibi değil de görmek istediğimiz gibi ya da başkasına göstermek istediğimiz gibi çekeriz. Ya da abartı ile bazı özelliklerini daha ön plana çıkartırız. Örneğin yaşanmışlıkların izlerini belirginleştirir, eksiklikleri veya kusurları abartırız da fotoğrafımızı daha etkili hale getiririz.
Peki, bunları kim için yaparız? Fotoğraflarımızı kimseye göstermeyecek olsak yine de bu hususlara dikkat ederek mi fotoğraf çekeriz? Belki de daha doğru soru kimsenin görmeyeceğini bilsek yine de fotoğraf çeker miyiz?
Demek ki fotoğraf, karşıdaki ile bir iletişim amacı taşımakta. Ona ben bunu böyle anlatmak istedim demekte. Fotoğrafçılar konuşma dili dışında ikinci bir dil olan görsel anlatım dilini de iyi ya da kötü becerebilen kişiler oluyor bu durumda…
Sevgili dostlar, günümüzde insanların konuşma ile iletişiminde bile ciddi bir bozulmadan bahsedebilirken fotoğrafın anlatım dilindeki bozulma normal sayılmaya çalışılmakta. Anlatımı bozuk ve kötü fotoğraflar, paylaşım sitelerinde alkışlar eşiliğinde övgüler yağdırılıp bu bozukluğu makul kılmaya çalışmakta, bilgi, estetik ve teknik yetersizliklerinden kaynaklı bu fotoğraflar yeni nesillere doğru fotoğraf olarak sunulmaktadır.
Neyse dostlar, bu sayılık bu kadar … Gözünüze gelen hep doğru fotoğraf olsun dileklerimle ….
Barış Urunlu – Mayıs 2012