1935 Antakya doğumluyum. O zamanlar da okumak zordu bizde. Okulumuz yok, tahtamız, sıramız, kâğıdımız, kalemimiz yok, yerlerde çamurlarda yazardık. 1945 seneleri.1950 de ilkokulu bitirdim. Zaten daha sonra okuyamadım. 1956‘da askere gittim, 1958’de geldim.
Ömrünüzü verdiğiniz bu işi sizden başka ailenizde yapan ve devam ettirecek kimse var mı?
Benim durumum o zaman çok zayıftı. Hiçbir iş yoktu. Babamın durumu biraz iyiydi. İnsanlar sosyete gibi düşünüyorlardı bizi. İş bulamıyordum. Kendi kendime bu işi zamanla benimsedim. Farklı işler de yaptım fakat hiç biri bunun gibi gelmedi bana, ben bunu iki gün aralıksız yapabilirim keyifli geliyor bana. Severek yapıyorum işimi. Hanımım artık yeter diyor ama üretebildiğim kadar üretmeyi düşünüyorum.
Eskiden bütün köy bu işi yapardı. Haftada bir kamyon dolusu iş Harbiye tüccarına satardık. Ama yapılması zor olduğu için bıraktılar. 50 yaşından büyük olanlar bu işi bilir. Umarım bizden sonra da kurs açıp devam ettirirler bunu. Zaten kültür bakanlığının başlattığı böyle bir projesi var. Öğretmenlik yapan bir oğlum var. O devam ettirmeyi düşünüyor. Bir dönem bize yardım ederek öğrenmişti bu işi.
Hammaddeniz nedir, nereden buluyorsunuz, nasıl renk veriyorsunuz ve tabiî ki desenleri kim nasıl yapıyor.
Tarlalardan, bahçelerden ve komşu köylerden topladığımız Buğdayın sapı, başakla tohum arası bölümü temizliyoruz ardından boyuyoruz. Boya olarak da Toz boyası ile kök boyasını karıştırıyoruz Solmaz ve zararlı değil. Çok kaynatıldığı için boya sağlam kalıyor uzun yıllar solmadan kullanılabiliyor.
Kilimlerde ve fotoğraflarda gördüğümüz desenleri karşımıza alıyoruz desen nasılsa biz de bazen aynısını yapıyoruz. Bazen de üstünde hafif değişiklikler yaparak yeni desenler üretiyoruz.
Peki, yaptığınız ürünleri kime satıyorsunuz?
Eskiden Harbiyeli tüccarlara satardık şimdi ise fuarlar için istekler oluyor, telefon ediyorlar biz gönderiyoruz. 50 seneden beri bu işin içindeyiz Her gün bir kişi de olsa arayan oluyor. Tanıyorlar bizi artık. Kışın çalışıyoruz yazın fuarlara, istenilen yerlere gönderiyoruz. İyi iş yapıyoruz maddi açıdan. Yani bunların olması şans mı bilmiyorum. Ankara’dan geliyorlar öğretip gidiyorlar yani. Çevremiz sayesinde biz buralara kadar geldik.
Kültür Bakanlığının başlattığı “Her Ev Bir Atölye” projesine katılım nasıl, kurs ne kadar sürüyor, kimler katılıyor, öğrenebiliyorlar mı?
Kültür bakanlığı Valilik ile birlikte 10-15 senedir. “Kaybolmaya yüz tutmuş el sanatları projesini” yürütüyorlar. Bu proje dâhilinde Mustafa Kemal Üniversitesi buğday sapından duvar süsleri projesini başlattı. Katılım iyi tanıtıldıkça da artacak. Genelde bizim iş hanımlara daha çok uyduğu için onlar katılıyor.
Projenin devam etmesini istiyorum. Ben hep söylüyorum bana para vermeseler bile ben çalışırım, öğretirim insanlara. Veya bir arkadaş geçen gün konuştuk çalışırsan evine kadar geleceğim ne para ne başka bir şey istiyorum. Ben sana öğretiyim bana bu yeter. Ya da sen yanıma geleceksen ben yol paranı veririm yemeğini veririm. Elini kolunu sallayarak gel işlediğini al götür. Sonra gelmedi beni de çağırmadı. Yeter ki insanlar öğrensin, ben bunu istiyorum.
Kolay değil tabi. Başlangıç için her meslek gibi bunun da zor yanları var, fakat bir müddet sonra insan alışıyor ve daha rahat kavramaya başlıyor. Aynı zamanda kişinin yeteneğine bağlı. Kursumuz 1,5 ay önce başladı. Umarım katılımcılar sıkılmadan devam eder ve ömrümü geçirdiğim bu sanatın devam etmesine katkıda bulunmuş olurum.
Yazı ve fotoğraflar Mehmet Oflazoğlu – Haziran 2011