Yazar: Antakya Dergi
Şair Nebih Nafile Tüyap İstanbul Kitap Fuarı’na katıldı. Çukurova Edebiyatçılar üyesi şair-ozan Nafile; 19 Kasım 2011 cumartesi günü Beylikdüzü Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi’nde 30.İstanbul Kitap Fuarı’nda gerçekleşen imza gününde okurlarıyla bir arada oldu. Nebih Nafile Tüyap İstanbul Kitap FuarıNebih Nafile Tüyap İstanbul Kitap FuarıNebih Nafile Tüyap İstanbul Kitap Fuarı Küçük yaştan başlayarak çocuklarımıza kitap okumanın önemini kavratmak gerektiğini vurgulayan şair Nafile’yi çocuk hayranları da yalnız bırakmadı. İl dışından ailesi ile birlikte gelen geleceğin aydınlık yüzlerinden sadece bir tanesi olan Eylül Kara ile kitap sevgisi üzerine sohbet eden Nebih Nafile ve Burhan Günel kitaplarını imzalayarak armağan ettiler.
1967 yılında Samandağ’da doğan Doktor Servet Çolak’ın iki şiir kitabı birden çıktı. Gerçek Sanat Yayınları’ndan 2011 sonunda çıkan Sınır ve Sis adlı kitaplar Servet Çolak’ın şiirdeki olgunlaşma sürecini gösteren şiirlerle dolu. Sis Sürüyor şiirinden tadımlık aktaralım: Güneş gözlüm Sevgilim Bir düşün Yıkandığını dünyanın Eşitlik dalgalarıyla Özgürlükle tutuştuğunu evrenin Servet Çolak’ın önceki kitapları şunlar: Renkler, öykü, İnsancıl Yayınları, 2005 Tan Düşleri, şiir, İnsancıl Yayınları, 2008 Yeni doğan bebeklerin hayata alışmaları gibi, ilk şiir kitapları da o atmosferde yerini bulma çabası içindedir. Bunun için de şiir toprağının sürekli bakımı gerekir. Önemli olan, ilk şiirlerin yetmemesi. Güngör Gençay. Servet Çolak Ve Eşi İnci…
Düş gibi, masal gibi… Billurdan bir aynadır Antakya… Bizim bahçelerimiz buram buram defne, limon çiçeği, kekik kokuludur. Farklı inançların ve inançlarla bağlantılı kültürlerin yüzyıllarca yoğrulduğu, kaynaştığı bir coğrafya. Dünden Geleceğe Gönül Gönüle; Yazın ve sanat dünyasının gönül dostları tarihi, sanatı, edebiyatı, kültürü ve insanıyla Antakya ekseninde buluştuk. Mekânımız, kitap kokusunda Sergüzeşt… Beş yılı aşkın bir süredir hiç aksamadan Kültür-Sanat-Edebiyat içerikli “Umudun Sesi” şiir ve türkü rüzgârı programını hazırlayıp sunan eğitimci-şair dostumuz Nebih Nafile’nin program öncesi toplanmamızda dostlukların pekiştiği; sanatın ve yazın gücüyle gönüllerin kenetlendiği bir muhabbet sofrası oldu. Bugünkü program konuğu Ankara’da yaşayan Müslüm Kabadayı idi. Hepimizin ilgi alanı sanatın…
Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi Ankaralı Şairleri ağırladı.. Çankaya Belediyesi Eğitim Kültür Müdürlüğü, 21 Mart Dünya Şiir Günü’nde yaşayan bir şaire saygı gecesi düzenleyerek kutladı. Ali Yüce’ye Saygı Gecesi, Çankaya Belediyesi Şehir Tiyatrosu tarafından şairin seçme eserlerinden derlenen şiir dinletisi ile başladı. Gösterinin ardından şairin oğlu Galip Yüce, kendi bestelediği “Anamı arıyorum” şiirini seslendirdi. Törenin ardından torunu Atalay ile birlikte Yüce’ye bir plaket sunan Çankaya Belediye Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Eryılmaz, “Bu eserleri gördükten sonra köy enstitülerini kapatmak için neden ısrarcı olduklarını daha iyi anlıyoruz. Yurdumuzun aydınlığının sürmesi için Ali Yüce’ler var olmalılar, yetişmeliler” şeklinde bir konuşma yaptı. Ali Yüce…
Antakya Kültür Dergisi’ yazar ve şairlerinden olan Abdurrahman Tümer, 12-20 Kasım 2011 tarihleri arasında düzenlenen 30.Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’ndaydı.Tüyap, Türkiye Yayıncılar Birliğiyle ortaklaşa düzenlenen İstanbul Kitap Fuarı, bu sene 30. yaşını kutladı. 1982 yılında 28 yayınevinin katılımıyla yola çıkan fuar, 30.yılında ”uluslararası” unvanına kavuşmuş oldu. Fuarın bu seneki onur konuğu, Mısır’ dı. Dolayısıyla kitapseverler bu fuarda Mısır edebiyatının önemli ismi Necib Mahfuz, 100.doğum gününde anılmış oldu. Abdurrahman Tümer, Tüyap Kitap Fuarı’ndaydıAbdurrahman Tümer, Tüyap Kitap Fuarı’ndaydıAbdurrahman Tümer, Tüyap Kitap Fuarı’ndaydıAbdurrahman Tümer, Tüyap Kitap Fuarı’ndaydı Abdurrahman Tümer’ i imza gününde birçok yazar ve şair arkadaşları ziyaret ederek destekte bulundu. Bunların başında ünlü…
Şimdi anlatmaya çalışacağım evde çocukluğumun bir dönemi geçti. Gözümün önüne gelen görüntüler biraz sis altında da olsa önemli çizgilerle aklımda. Çıkmazın sonuna varmadan sağa ayrılan çatalın içindeki sol koldaki evde kiracılık dönemlerimizden birkaç yılı geçti. Çok geniş avlusu olan taş duvarlı, taş döşemeli bir evdi. İçeriye girince solda bakımsız bir mutfak vardı. Yanında tuvalet sağda kapı hizasında duvarı yıkılmış bir oda vardı. Avlunun sağ tarafında sağlam küçük bir oda vardı. Ailecek orada otururduk. Girişin tam karşısında büyükçe iki oda daha vardı. Bu odaları pek az kullanırdık. Özellikle soğuk kış günlerinde orada yatmazdık. Tipik bir Antakya eviydi. Kalın duvarlar, kuş takaları,…
Uçak Sabiha Gökçen’den havalandığında, yaklaşık olarak bir buçuk saatin nasıl geçeceğini düşünmeye başlamıştım. Bu beklentim uçak korkusundan değildi. Antakya’ya ilk kez gidiyordum. Yeni insanlarla tanışacak ve Anadolu’nun bu güzel, sözünü çok duyduğum yöresini ilk kez görecektim. Samandağ Şiir Akşamları’na gitmiştik ve Türkiye’nin değişik yerlerinden şair arkadaşlar vardı bu etkinlik için gelen. Tarih 23 Nisan’dı… Şaşkınlık içindeydim. Hiç gelmediğim bu yerleri bir yerlerden biliyor, tanıyor gibiydim. Bunun gerekçesini saatlerce düşündüm desem yeridir. Buldum da. Selam verdiğimiz, elini sıktığımız her insan farklı bir sıcaklık taşıyordu. Yüzler tanıdıktı sanki ve bu tanıdık olma duygusu genele yansımış, yöreyi tanımaya kadar taşımıştı beni. Antakya’nın çok…
Sadullah bey kendinizden bahsederken çini ve seramik sanatına ilginizin nereden geldiğini de bilmek isteriz? 1974 yılında Antakya’da doğdum. Büyüdüğüm bu şehrin mozaik zenginliği çocukluğumdan beri beni etkiledi. Bu zenginliğe olan ilgim bana güzel sanatların yolunu açtı ve bu vesileyle güzel sanatlar Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ne girdim. Bitirme tezi olarak “Rüstem Paşa Camii örneğinde mimaride seramik kullanımına ilişkin bir öneri” isimli çalışmayı sundum. Çeşitli atölye ve projelerde yer aldıktan sonra, 2005 yılında Beyoğlu Tünel’de, “Sır Çini ve Seramik Atölyesi” adı altında kendi atölyemi kurdum. Atölyemde modüler yüzey kaplamaları ve çeşitli seramik formların üretimini yapıyorum. Ayrıca seramiğin yanında geleneksel çini…
Toprak evler yoksulluğun simgesi, taş evler zenginliğin. Tarih boyunca kırsal kesimde yaşayan insanların imece usulü inşa ettikleri toprak evler uzun bir dönem toprak ve doğa ile koyun koyuna yatarak yaşanılan bir dönemin yaşam tarzını oluşturmuştur. Malzemesi doğadan olması, kalın toprak duvarların yaz sıcağını kış soğuğu içeri almayı ret etmesi köylülere uzun bir dönem-hatta bazı uzak köylerde halen- ucuz ve pratik bir yuva olmuştur. Ev yan yana yapılan odalardan ve bir ahırdan oluşur. Her odanın avluya açılan bir tahta kapısı olup duvarlarında birer tane bulunan ve genelde küçük küçük kareler şeklinde yapılan pencereler vardır. Evin içinde ya da yanında tuvalet yapılmaz;…