Sanatın belki de en derin motifidir edebiyat. Özgün bir kimlik inşa etmek için edebiyattan daha kıymetli bir ırmak var mıdır ki? Her okuduğumuz hatta okurken ‘’yaşadığımız” edebi eser kişiliğimize yeni bir zenginlik eklemez mi? Günümüzün yüzeysel ve görüntünün sadece tek boyutunu merak etmeye dayanan dünyasında bir roman, öykü ya da şiir sayfasını okumak için zihnin verdiği çaba hiç kuşkusuz ki pek çok kapıyı aralayacaktır. Mühendislikten iktisat fakültelerine dek pek çok okulun seçmeli ders olarak öğrencilerine edebiyat dersleri sunmalarının en önemli sebeplerinden biri de budur. Her şeyin hazır bulunabildiği bir asırda okuduğunuz bir eserle kendi dünyanızı kurmak, kendi filminizi çekmek hala heyecan vericidir. Kuşkusuz sanayi devrimi sonrasındaki ilginin tekrar toplanması günümüz koşullarında çok gerçekçi olmayabilir lakin harflerin kıyısına inmek her zaman kışkırtıcıdır.
Son yıllarda birçok akademi zemininde edebiyat sosyal bilim olarak kabul edilmeye başlandı bile. Psikoloji, sosyoloji, tarih gibi disiplinler hayatı parçalayarak çok kıymetli birikimler elde etmeye devam ediyor fakat edebiyat her zaman insanı ve hayatı parçalamadan bütün olarak açıklayabilme çabasında oldu. İnsanlığın uygarlık yolundaki en önemli isimleri de edebiyattan çıkmamış mıdır? Sigmund Freud, Sophokles’ten beslenmemiş midir? Muhakkak ki bir topçu subayının gözünden bizi inanılmaz bir evrene davet eden Tolstoy dünya durdukça tüm insanlığa gülümsemeye devam edecektir.
Tüm zamanların en önemli yazarlarından Shakespeare’i düşünelim: hepimiz bazen Kral Lear ve Othello kadar çocuksu, Macbeth kadar zayıf, Hamlet kadar kararsız olmuyor muyuz? bu büyük yazarın insan ruhunun kılcallarına olan nüfuzu her yeni bilimsel incelemeyle bizi şaşırtmaya devam ediyor.
Dünyadaki bütün diller çok kıymetlidir çünkü bir kültürü yansıtır. Türkçe’ yi Nazım’dan, Sait Faik’ten okumak, her cümlenin lezzetini tadabilmek bizim için apayrı bir şanstır. Sait Faik’in ”küçük” insanlarındaki sıcaklık, sahicilik ve umut dünya durdukça İstanbul’dan bütün dünyaya akmayı şüphesiz sürdürecek, büyük şair Nazım Hikmet Piraye’ ye seslenirken artık sadece tenlerin soğumasından ibaret olarak tarif edilen günümüz aşklarından yorulan modern insana umut olmaya devam edecek, Cemal Süreya gövdeden aşka giden yolları o güzelim dizelerle sezdirecek çünkü edebiyat yaşadığımız dünyada başka bir yolun olabileceğini fısıldayan sonsuz bir çağlayan.
Özgür Sürek