Türkiye’de yönetmen olmak zor mu soruma önce sessiz kalan ve sonra ‘‘Türkiye’de yönetmenlik yapmak kolay da, yönetmen olmak zor’’ diyen yönetmen Avni Kütükoğlu, bir yönetmenin yönetmen olarak adlandırılabilmesi için teknik bilginin yanında, yaratıcılığı geliştirebilmesi ve kendini yenileyebilmesi için, her konuda yeteri kadar bilgi sahibi olması gerektiğini söylüyor.
Ne zaman yönetmen olmaya karar verdiniz? Nasıl gelişti bu süreç?
Benim ailemden geliyor sinemacılık, babam sinemacı. Çocukluğum da zaten film kutularından kılıç kalkan yaparak geçti. Ortaokul ve lise döneminde yoğun tiyatro çalışmalarım başlamıştı okulda. Lise sonrasında konservatuara başladım ama bir yıl bile gidememe gibi bir durumum oldu. Bu süreç tiyatroyla gelişti ve daha sonra reklam filmleri yönetmenliği yapmaya başladım. Hiçbir zaman sinema yönetmenliği yapma amacıyla yola çıkmadım ama bu süreç beni buraya sürükledi.
Peki, neden son iki film?
Çünkü her yönetmenin son çektiği sanki olmuş gibi bakılır. Beni de Götür’den önce ben yaklaşık yedi sekiz yıl hiç film çekmedim. O dönemdeki demlenme sürecinde biraz sinemaya bakışım değişti, farklılaştı, farklı ivmeler kazandı. Sanırım bunun etkisi var bunda.
Film setlerinde yaşadığınız unutamadığınız anılarınız var mı?
Evet, evet Karınca Katarı filmini çekerken motor diyip uyumuşum. Hiç unutamam bunu. Trajikomik bir yönü var benim için.
Türkiye’de yönetmen olmak zor mu sizin için ve yönetmenlerin hak ettiği yerde olduğunu düşünüyor musunuz?
(…) Türkiye’de yönetmen olmak eskiden daha zordu. Şimdi akademik kurumların çoğalması, niteliğine bakılmaksızın yönetmen sayısını da artırdı. Yönetmenlik yapmak kolay ama yönetmen olmak zor diyebiliriz
Diğer soru için de şunu söyleyebilirim, önce sanat hak ettiği yerde mi diye bakmak lazım. Sanatın içinden sadece bir kolu olan sinemayı alıp sinema hak ettiği yerde mi diye bakmalı. Sonra sinema sanatının çalışanları, yönetmenleri hak ettiği yerde mi diye bakmalı. Belki manevi olarak hak ettiği yerlerde olabiliyorlar ama maddi olarak çok değil.
Avni Kütükoğlu Avni Kütükoğlu
Örnek aldığınız bir yönetmen oldu mu?
Evet, ben hiç kimseye asistanlık yapmadan yönetmen oldum. Okullu da değilim. Tiyatro oyucusu olmam, reklam sektöründe yönetmenlik yapmam beni dramada çok zorlamadı. Yani bir ustam olmadı ama sinemasını örnek aldığım iki abim oldu. Zeki Ökten ve Şerif Gören.
Yönetmen olabilmek için akademik eğitim sizce şart mı ve deneyimin önemi nedir?
Eğitim kesinlikle şart ancak bu eğitimin şu an ne denli donanımlı ve yeterli olduğu konusu tartışılır. Kaldı ki bu eğitime pratik anlamda bir şeyler katılmadığında çok da anlamlı olmuyor.
Senaristlik yönünüzü de anlatır mısınız?
Senaristliği ben sadece yönetmenliğime katkıda bulunması için geliştirdim. Özellikle bu alana yönelip senaryolarımı başkalarının da çekmesi için senaryo yazmadım. Hem senaryosu hem de yönetmenliği bana ait olan çok sayıda filmim var. Bu anlamda son filmim “Beni de Götür”dür.
Biraz son projenizden bahsedelim istiyorum. “Ateşteki Kağıtlar” nasıl ortaya çıktı?
“Ateşteki Kağıtlar” Esef Özfırıncı’nın senaryosunu yazdığı bir film. Aslında Bu senaryo tiyatro oyunu için yazıldı ve 2005 yılında da oynandı. Ben de o zaman izlemiştim bunu ve bundan iyi bir film olacağını düşündüm. Amerika’daki Vietnam Sendromu’nun bir benzeri aslında, Güneydoğu Sendromu’nu trajikomik bir perspektifle anlatıyor. Film daha çok sanatsal yapıda. Gişe filmlerinden uzak olduğunu düşünüyorum. Film bu yılın Eylül ayında sinemaseverlerle bulaşacak. “Beni de Götür” de hemen arkasından vizyona girecek.
Peki, bir yönetmen olarak filmi istediğiniz gibi çekebildiğinizi düşünüyor musunuz?
Evet, istediğim gibi çekebildim ama hiçbir zaman yönetmen işte tam istediğim gibi oldu demez. Her zaman keşke şurayı da şöyle yapsaydım der. Daha iyisi olabilir miydi? Evet, ama bu şartlarda söylemek istediklerimizi söylediğimizi düşünüyorum. Bu anlamda gönlümüz rahat.
Yabancı yapımlardan yönetmen gözüyle, sizi en çok etkileyen film hangisi? Sizi etkiledi mi?
Sinemaya bakış açımı değiştiren bazı yönetmenler ve filmler var tabi. Güney Amerika’lı Alejandro González Iñárritu. “Babil” filminin senaristi “Paramparça Aşklar ve Köpekler” filminin de yönetmenidir. Kurgu dili olarak sinema dili olarak beni çok keyiflendiren ve etkileyen bir yönetmendir.
Dikkatinizi çeken, beğendiğiniz genç yönetmenler var mı?
Çağan Irmak’ın filmlerini severim ve keyifli bulurum. İnsana dönük ve insan malzemesini doğru anlattığı güzel filmleri var.
Yönetmen olmak isteyen gençlere önerileriniz var mı ?
İyi bir araştırmacı olmaları gerekiyor ve sinema tarihini, dünyayı, sosyolojiyi, psikolojiyi, ekonomiyi bilmeleri gerekiyor. Bunlar hayatın içinde olan kavramlar.
Film setince Avni Kütükoğlu’nu en çok ne sinirlendirir?
Gürültü sinirlendirir beni. Ben üretimin ancak dingin bir ortamda gerçekleşebileceğini düşünüyorum. Bu yüzden set içinde arkadaşlara mümkün olduğunca gözlerinizle anlaşın derim.
Gülşah Cumur – Mayıs 2012