Ahmet Bostancı bize kendinizi tanıtır mısınız?
1960 Antakya doğumluyum; evli, iki kız, iki oğlan dört çocuk babasıyım. Üç erkek bir kız olmak üzere dört tane de torunum var. Sanat yaşamıma 1975’lerden itibaren karakalem çalışmalarıyla başladım, senelerce fotoğrafçıların karakalem çalışmalarını yaptım, eski kırık dökük, yırtık, siyah beyaz resimleri alıp karakalem çalıştım, pastelle renkli çalıştım ve fotoğrafçılar onları fotoğraf olarak müşterilerine sattılar.
Mozaik işine nasıl başladınız, nerden esinlendiniz?
Mozaik çalışması yapmak her zaman içimde vardı zaten, ara sıra ufak tefek, ciddi olmayan çalışmalar yapıyordum, taşların nasıl yontulduğunu, bu taşların nerden geldiğini, nerden getirildiğini araştırıp bulmaya çalışıyordum ki, o zamanlar 1997-1998 yıllarında eski valimiz Sayın Gökhan Aydıner tarafından bana vilayet binasına yerleştirilmek üzere 3m*2 m boyutlarında bir mozaik siparişi verildi, o zamana kadar hiç ciddi bir çalışma yapmamıştım ve bu işe böyle başlamış oldum, taşları bazen testereyle bazen keskiyle kesmeye çalıştım ve bu güzel eseri başarıyla bitirdim. 1998 yılında 2000 yıldan sonra Türkiye’de yapılan ilk gerçek mozaiği yaptım. Daha evvel de Bedri Rahmi Eyüboğlu yapmıştı fakat rahmetli Bedri Rahmi Eyüboğlu mozaiklerini taştan değil camdan yapıyordu. Dolayısıyla bu çalışma Türkiye’de 2000 yıl sonra, Roma’dan sonra yapılan ilk mozaik çalışmasıdır.
Antakya’da sizden önce mozaik çalışması yapan ya da örnek aldığınız biri var mıydı?
Hiç kimseyi örnek almadım tamamen bir içgüdüyle başladım, mozaikleri inceliyordum; tarihten gelen bu güzelliklerin nasıl yapıldıklarını taşların nasıl nerden geldiğini, nasıl yontulduğunu araştırıp bulmaya çalışıyordum ve sonunda buldum; keskilerle nasıl yontulduğunu, işin kolayının nasıl yapıldığını buldum, daha rahat nasıl kesilir, yontulur onu buldum. Şimdiye kadar çeşitli boyutlarda 250 kadar mozaik çalışması yaptım.
Mozaik işinin eğitimini aldınız mı?
Bunun eğitimi içimizde var olan bir yetenek zaten. İncelemek bize düştü, Bu taşların dizilişi, detayları, nasıl yapıldığı bunun için müzeye sık sık gidip geldim. Arkadaşlarım sağolsun beni tanıyorlardı müzeye istediğim zaman girip çıkabiliyordum, mozaikleri incelemek için. O mozaiğin ruhuna inmeye çalıştık. Tabi eski mozaikçiler gibi olabilmemiz için çok çalışmak lazım. Fakat şu anda piyasa yalpan çalışmaların mozaikle uzaktan dahi bir ilgisi yoktur. Tamamen Suriye’den getirilmiş taşlarla yapmaya çalışıyorlar. Ama yadırganmıyorum. Çünkü herkes kendi ekmeğini kazanmaya çalışıyor. Bu işin doğru dürüst öğretilebilmesi için sayın bakanımıza bir öneride bulundum. Olumlu karşıladı fakat herhangi bir sonuç alamadım.
Heykellerden bahsettiniz. Hem heykel hem mozaik yapıyorsunuz. Heykel işi nereden çıktı? Maalesef şu ana kadar benim hocam olmadı. Hocalarım benim kitaplarım ve araştırmalarım.
Tabi heykel hocalarıyla konuşmuşluğum olmuştur ama nasıl çalıştıklarını ve nasıl hareket ettiklerini öğrenmedim. Ama sanat kitaplarını inceledim(Heykel hakkında bilgi veren nasıl yapıldığı mesela).bunu kabiliyetle birleştirince ve sanat sevgisi de varsa başarı geliyor.
Kimlere heykel yapıyorsunuz?
Şu anda üniversiteye heykel yapıyorum. Şu anda yaptığım anıt 8.5metrelik.
Tamamen mitolojik figürlerden esinlenerek oluşturuyorsunuz eserlerinizi, değil mi?
Benzerini yapmaya çalıştığım oldu. Fakat son dönemde yaptığım çalışmalar tamamen kendime has yapıtlardan oluşuyor. Ama sanatta çizgiyi yakalamak için eski heykelleri örnek aldım. Kas yapısı, vücut yapısı ve heykelin boyutları hakkında bayağı bir araştırmam oldu. Eski heykellere bakarak öğrenmeye çalıştım. Ama şu anda yaptığım çalışmalar kendime has olan çalışmalardır. Bunu yetenekle de bileştirince ortaya çıkıyor.
Ailede sizden sonra bu işi yapacak birileri var mı?
Sanat heykel konusu tamamen bir yetenek meselesidir. Yani yeteneğiniz varsa içinizde de varsa yaparsınız. Yoksa öğrenmekle olmuyor. Ama mozaik derseniz mozaikte benim şu ana kadar 20 tane yetiştirmiş olduğum öğrencim var. Ve şu ana kadar da ortaya çıkıp ben mozaikçiyim demiyorlar. Ama çok güzel öğrenmişler. En güzel şekilde teknikleri de biliyorlar.
Ailede var mı?
Var. Eşim, oğlum, kızlarım, damatlar, akrabalar, arkadaşlarımdan bir kaçı bu işe gönül vermiş olana sanata da saygılı kişiler.
Mehmet Oflazoğlu – Şubat 2012