Kitap inceleme; Antakya Kitapları
Hatay’da Çoketnili Ortak Yaşam Kültürü
“İnsaniyetleri Benzer”
Fulya Doğruel, İletişim Yayınları, 2005
Doruel kitabını on bölüme ayırmış. Giriş bölümünden sonra ikinci bölümde Nusayri Aleviler, Arap Hıristiyanlar ve Ermenilerin sosyal ve demografik profilini inceliyor. Bu bölümde farklı toplulukların nüfus yapısı, yerleşim bölgeleri, inanç özellikleri ve dilleri anlatılmaktadır. Üçüncü bölümde Hatay tarihine kısa bir yolculuğa çıkılıyor ve Antakya kültürünün oluşmasında tarihsel olayların etkisini tekrardan fark ediyoruz. Dördünce bölümde kitabın yazılma sebebinin teorik altyapısını oluşturmak için Kavramsal ve Kuramsal Çerçeve başlığı altında Etnisite konusuna kafa yormamız isteniyor. Beşinci bölüm ilk bakışta Suk El Tavil’i (Uzun Çarşı’yı) akla getiriyor. Kitapta geçen bütün etnik unsurların esnaflık yaptığı ve alışveriş ettiği bu çarşı Antakya’nın özeti niteliğini taşımaktadır. Bölümün başlığı; İş Yaşamındaki İlişkiler. Bu kitabı heyecanla yazdığı belli olan yazar altıncı bölümde cemaatler arasında evliliğin halen kısmen tabu niteliği taşıdığı tespitini yaparak başlığı Evlilik olarak koymuş. Bu arada bu tabunun yeni yetişen daha özgürlükçü nesiller sayesinde kısmen çatırdadığını ve cemaatler arası evliliklerin arttığını öğreniyoruz. Grup içi ve dışı ilişkileri, düğün ve cenaze törenlerini anlatan yedinci bölümün ismi Gündelik İlişkiler. Düğün ve cenaze törenlerinin uzun süre birlikte yaşamaktan kaynaklanan ilginç benzerlikleri fark ediyoruz. Sekizinci bölüm merakımızı kamçılayan ilgi çekici diğer bir konu; Dine Bakış. Bu bakış çerçevesinde dinsel pratikler, diğer dinlerle benzerlikler ve farklılıklar okuyucunun dikkatine sunuluyor. Politik görüşler, çatışma noktaları, uluslar arası politikaların etkileri dokuzuncu bölümün başlıkları. Fulya Doğruel enfes tespitleriyle sonuç bölümünde hayati noktayı koyuyor. Sonuç bölümünün ilk cümlesi sonraki sayfalarda gelecek bilgiler hakkında bize ipucu veriyor. Fulya’yı dinliyoruz. “Hatay topluluklar arası bazı gerilimleri, uzlaşmazlıkları içinde barındırsa da bunların kavgaya dökülmediği, dökülmemesi için orada yaşayan topluluklarca bilinçli çabanın harcandığı bir bölgedir”.
Antakya toplulukları arasında ayırım yapmadan, her birisini etraflıca inceleyip diğer topluluklarla ilişkilerini özenli bir şekilde araştıran Fulya Doruel bu alanda eksikliği hissedilen güvenilir ve klişe sözlerden ibaret olmayan bir eseri ortaya çıkarmıştır. Fulya’nın kullandığı uzlaşmacı barış dilinin kendisi bile buram buram Antakya kültürü kokmaktadır.
Antakya’nın halkalarına bu kadar derinden nüfuz edip insanların kalplerinden alınmış hisleri ve düşünceleri bu kadar etkili bir şekilde bize aktaran daha iyi bir Antakya yazarı okumamıştım. Fulya Doruel Antakyalılara özgü geleneksel iletişim becerilerini çok iyi kullanıp akademik özelliklerini de devreye sokarak okunması kolay hoş bir sentez ortaya çıkarmıştır.
Cemaatlerin özel anlarını fotoğraflamak kolay bir iş değil. Ancak Fulya araştırma yaparken öyle sıkı iletişimler kurmuş ki insanlar bu çok özel fotoğrafları verme konusunda tereddüt etmemişler. Bu sayede okuyucuya görsel zekasını kullanarak kitaptan en üst düzeyde fayda ve haz sağlama fırsatı vermiştir. Kitap için özel çekilen fotoğraflar (istisnalar hariç) ve bazı bölümlerde topluluklar arası ilişkilere dair görüşlerine başvurduğu insanların içtenliği, zarafeti, yumuşak ve özenli üslupları bu kitabın yazarının barışsever misyonu olduğunun diğer bir kanıtı niteliğini taşımaktadır. Antakya üzerine uzun yıllardır çok çeşitli TV, radyo programları yapılıyor, yazılar yazılıyor. Ayrıca resmi şahısların Antakya kültürünü ‘öven’ yüzeysel sözlerini sık sık duyuyoruz. Antakya kültürünün temel taşlarından Arap Alevi (Nusayri) toplumunu geleneksel olarak görmezden gelen (inkar politikasının etkisi) bu çalışmalardan sonra Nusayrileri ve diğer toplulukları ayırım gözetmeksizin eşit şekilde kapsayan böyle zengin bir kitabın yazılmış olması yaraya sürülmüş defne yağı etkisi yapmaktadır.
Kitabın bir solukta okunacağı garantisini verip yazımızı Fulya Doğruel’in sözleri ile bitirelim:
“Türkiye, etno-kültürel bileşimi bakımından bir “mozaik” ise eğer, onun en nadide parçalarından birinin Hatay olduğuna kuşku yok. Biraz romantizmle, Hataylılık kültüründen, kimliğinden söz edebiliriz. Farklı dinlerden ve etnik kökenlerden insanlar Hatay’da bir arada yaşıyorlar. Kimi gerilimlerle, ayrışmalarla… ama neticede şu yada bu şekilde bir arada yaşıyorlar. Şu veya bu şekilde hoşgörü geleneği var. Elinizdeki kitapta görüşleri aktarılan bir Nusayri Alevi’nin deyişiyle: “Gavur lafı falan geçmez buralarda…”
Fulya’nın sözlerine bir anekdot ile katkı sunayım:
“Birkaç sene önce Antakya’nın en güzel kilisesi olan Ortodox kilisesini ziyaret ediyordum. Genç rahip kalabalık ziyaretçi topululuğuna bilgileri aktardıktan ve Antakya’nın yüzyıllardır süren barış ikliminden bahsettikten sonra lafını şöyle bitirir; “1980 döneminin acımasız koşulları bile bizi birbirimize düşüremedi. Bundan sonra da düşüreceğini sanmıyorum.”
Memet Ateş – Ekim 2011